TÜRK
MÜZİĞİNİN CUMHURİYET DÖNEMİNDE YASAKLANMIŞ OLMASI DOĞRU MUDUR?
Anıl Yalçın ÇOL
ÖZET
Yaklaşık olarak 1926 –
1936 yılları arasında yaşanan Türk Müziği’nin (belirli politikalar
doğrultusunda) yasaklanmasını işlenen bu makalede müzikoloji ve ağırlıklı
olarak siyaset konuları ele alınarak, yaşanan çalkantılı dönemde uygulanan
rejim kurallarının doğruluk ve yanlışlık durumu incelenmiştir. Edinilen
kaynaklar doğrultusunda yapılacak olan paylaşımlarla, mümkün olan doğruluk
durumu oluşturulmaya çalışılmıştır.
Anahtar
Kelimeler: Türk müziği, Cumhuriyet, Yasak, Siyaset
ABSTRACT
In this study which we
will examine the prohibition (in accordance with certain policies) of Turkish
Music that experienced approximately between the years of 1926 and 1936 and by
having musicology and mainly the political subjects in hand will research the
rightfulness and incorrectness of political regime rules which are imposed in
these unsteady times.
Keywords:
Turkish
music, Prohibition, Republic, Politics
Giriş
“Siyasal rejim, bir devlet yönetiminde
egemenliğin kim tarafından ve ne şekilde kullanılacağını belirleyen formel ve
informel kural ve kurumları ifade eder.” (Aktan: 2004)
Dünya
siyasi tarihi, başlangıcından bugüne kadar incelediğinde bir çok ülke kurulmuş,
yönetilmiş ve oluşan olağanüstü durumlardan dolayı var olan rejim değiştirilip,
siyasi ve toplumsal tepkimeler sonucunda yeni bir rejime geçildiği
gözlemlenmiştir[1].
Bu değişiklik doğrultusunda hangi ideoloji olursa olsun (yanlış ya da doğru)
bir takım dayatmalara başvurulmuş, kültür – sanat açısından olumlu ve olumsuz
bir çok politika uygulanmıştır. Uygulanan bu politikalar genellikle toplum
yapısını kökten değiştirme şeklinde gerçekleşmiştir[2]. Gelenek – görenek, kılık
– kıyafet, harf, sanat gibi bir çok konuda zorunlu dayatmalara gidilmiştir.
Türkiye
Cumhuriyeti, 1923 – 1950 yılları arası
(birkaç çok partili döneme geçiş politikası uygulamaya çalışılsa da) Totaliter
Tek Parti[3] rejimiyle yönetilmiştir. Cumhuriyet’in
ilanından sonra mevcut yeni hükümetin başlattığı çalışmaların genellikle ülke
kültürünü “Muasır medeniyetler”[4] seviyesine yükseltmek
amaçlı yapılacağı vurgulanmıştır. Muasır medeniyetlerden kasıt batılı Avrupa
ülkeleridir. O dönemde batılılaşma hareketi her alanda yapılmak istenmiş ve
bununla ilgili çalışmalar mümkün olduğunca hızlı yürütülmüştür. Mevcut rejim
bahsi geçen hızlı değişim açısından başarılı atılımlar yapmış fakat dikkat
edilmeyen husus toplumun kültürel değişime olumlu tepki verip – verememesi
durumu olmuştur. Yapılan inkılap çalışmalarının bir çoğunda nihai başarıya
ulaşan hükümet, Osmanlı imparatorluğundan o güne kadar gelen sanat alanında
batılılaşma politikasını yürütme açısından sıkıntılar yaşamıştır.
Bir
çok kaynakta belirtildiği üzere 1926 yılında Darü’l Elhan’ın kapatılmasıyla
müzikte batılılaşma sürecine girilmiştir. Burada izlenen politika Fransız
İhtilali sonrası ortaya çıkan milliyetçilik akımıyla “Türk” kimliğini ve
kültürünü yüceltmek ve batı medeniyetlerinin anlayabileceği bir seviyeye
getirmek olmuştur. Bu doğrultuda bir dönem Saray müziği adı verilen günümüz
ismiyle (TSM[5])’ne
“Bizans ve balkanların devşirme müziği” söylemlerinde bulunularak
ötekileştirilmiş ve Türk Halk Müziği ön planda tutulmaya çalışılmıştır. “Esasen bu tutum, Osmanlı musıkisinin Bizans
kökenli yapay ve Batı uygarlığı yolunda terkedilmesi gereken köhne bir uğraş
olduğu fikrini “Türkçülüğün Esasları” kitabında işleyen Ziya Gökalp’e (1923) ve
onun bu ideolojisini önemli ölçüde yürürlüğe koyan Cumhuriyet rejiminin erken
dönem müzik politikalarına karşı bir refleks, hatta, bilinçli bir hamle saymak
yerinde olur.” (Yarman 2008, s.
15-24; Aktaran: Yarman 2010, s. 2). Rejimin “musıki inkılabı” düşüncesinden
beklentisi halk müziğini batının armonik çok sesliliğiyle birleştirerek türküleri
medeni dünyanın repertuvarına eklemek olmuştur[6]. 1924 yılında başlayan
müzikal ötekileştirme 1933 yılında resmi girişimlerle desteklenmiş[7] ve 1934 yılının 1 Kasım
günü Atatürk’ün yaptığı meclis konuşması[8] sonrasında 3 Kasım 1934
tarihinde Kültür Bakanlığı tarafından Türk Müziği yayın yasağı getirilmiştir[9] (ibid. ve Paçacı 1999, s.
23; Aktaran: Yarman 2010, s. 12).
Makalemizde
bahsedilen yasak hakkında günümüzde bir çok teori ortaya atılmış ve yasak
yaklaşık olarak 2 yıl sürmüştür.
Sonuç
Bahsi
geçen dönemlerde Türk müziği konusunda izlenilen tutum son derece yanlış
olmakla birlikte, yapılan baskılar sonucunda büyük bir zaman kaybı yaşanmış ve
gelişmesi geciktirilmiştir. Sonrasında süregelen siyasi tutum doğrultusunda da
gelişmesi engellenmiştir. Otantiklik ve müzik milliyetçiliği kavramları
arasındaki ince çizgi belirlenemediği taktirde de herhangi bir gelişme
beklenmemelidir.
Genel
müzik tarihini incelediğimiz zaman her dönemde yaşanan siyasal ve toplumsal
olaylarla müziğin etkileşimini görmekteyiz. Bu etkileşim doğrultusunda müzik
doğru kullanılırsa gelişen olaylara etkisi olumlu ve güçlü olacaktır. Ne yazık
ki siyasal hareketlilik dünya genelinde sürecek ve gelecekte de sürmeye devam
edecektir. Günümüz sanat anlayışlarını incelediğimizde müzik üzerindeki
baskının kalkmasıyla müzikte evrensellik daha da ortaya çıkmaya başlamıştır.
Sanata yapılan baskı her zaman yaratıcılığı öldürmüştür. Siyasi otoritelerin,
toplumların bakış açılarında zayıflamasıyla birlikte sanat daha özgür ve paylaşımcı
bir şekilde yapılabilmektedir.
Sevgi
ve saygılarımla.
Kaynakça
·
AKTAN, C. Can, (2004). “Siyasal Rejimin
Etkinleştirilmesi ve Başkanlık Sistemi Önerisi, Harb – İş Dergisi.
·
CERAN, İlyas, (2010), “Cumhuriyet
Döneminde Müzikte Modernleşme Süreci” (72 – 77), Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
·
DİNÇER, Bedia Mükerrem, “Atatürk ve Türk
Musıkisi” (77 – 83), İstanbul.
·
GÜLOĞLU, Volkan, “Atatürk Dönemi Türk
Müziği Politikalarının Yansımaları: Kadın Ses Sanatçıları” (168 – 174), Muğla
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi.
·
KALYONCU, Nesrin, (2005), “20. Yüzyılın
Birinci Yarısında Alman Müzik Eğitimini Etkileyen Başlıca Oluşumlar ve Okul
Müzik Dersi” (1 – 19, 25.Cilt, Sayı 1), Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi.
·
KAYA, Yakup, (2012), “Erken Cumhuriyet
Döneminde Kökten Modernleşmenin Bir Göstergesi Olarak ‘Musiki İnkılabı’” (281 –
291).
·
SAĞER, Turan, (2013), “Cumhuriyet’in İlk
Yıllarında Müzikte Modernleşme Hareketleri ve Müzik Politikaları (1923-1952)”
(81 – 85), İnönü Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi.
·
SARI ÇOLAKOĞLU, Gözde, (2014). “19. Yüzyıl
Batılılaşma Hareketlerinin Osmanlı –
Türk Müziğine Yansımaları”, TSA.
·
TUNÇAY, Çağlar, (2009), “Atatürk Döneminde
Müzik Alanında Yapılan Çalışmalar” (47 – 66), Yüksek Lisans Tezi, İzmir.
·
USTA, Nazlı, (2010), “Erken Cumhuriyet Döneminde
Türkiye’de Müziğin Dönüşümü” (112 – 114), Kayseri.
·
YARMAN, Ozan, (2010). “Alaturka Müziğin
Yasaklanmasında Atatürk: Belgeler
Zemininde Bir Çözümleme”, İstanbul.
·
YÜKSELSİN, İbrahim Yavuz, (2015), “Bir
‘Kültürel Aracı’ Olarak Muzaffer Sarısözen ve Erken Cumhuriyet Döneminde ‘Türk
Halk Müziği’nin Yeniden İnşasındaki Rolü” (81 – 85), Yedi: Sanat , Tasarım ve
Bilim Dergisi.
[1] Fransız
İhtilali, Bolşevik İhtilali, İran İhtilali vb.
[2] Örn:
Türkiye’de Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan inkılap çalışmaları (kılık –
kıyafet, harf vb.).
[3]
Totaliter rejimde parti, ideolojinin gereklerine göre yeni bir toplum modeli
oluşturmayı amaçlar. Bu amaca ulaşabilmek için de, sosyal yaşamı tümüyle
kontrol altında bulundurma hakkını kendinde görür. Her türlü ekonomik, sosyal
ve siyasal faaliyete müdahale eder.
[4] Atatürk’ün
Söylev ve Demeçleri, C.II, s. 275
[5] Türk
Sanat Musıkisi
[6] Bu
konuda doğru bir politika izlenmiş olsaymış istenilen hedefe ulaşılma ihtimali
yüksek olabilirmiş.
[7] 1933’te,
Cumhuriyet’in 10. yılı kutlamaları gerçekleşir. Daha da ilgi çekici olarak,
1933-34 süresince, Alaturka – Alafranga kamplaşması zirveye varır: Yeşilhilal
(Yeşilay) Cemiyeti ve İçki Aleyhtarı Gençler Cemiyeti Alaturka müziğin
melankoli ve iç sıkıntısı yaratarak içki içmeyi özendirdiğini ileri sürerler
ve yasaklanmasını talep ederler (Cumhuriyet’in 75 Yılı
1998, s. 140).
[8] (Devre
IV, Cilt 25, İçtima 4, s. 4)
[9] “Büyük önderimiz, nutuklarında <<Bugün
acuna dinletmeye yeltenilen musiki bizim değildir. Onun için o, yüz ağartacak
değerde olmaktan çok uzaktır>> cümlesini kullanmışlardır. Bu sözlerden mülhem
olarak Ankara ve İstanbul radyoları – evvelce programlarını ilan ettikleri halde
– dün gece, alaturka denilen şark musıkisiyle yapılmış parçaları çalmamış ve
söylememiştir. Anadolu Ajansı’nın bu husustaki haberini de neşrediyoruz.
Ankara (A.A.) –
Dahiliye Vekaleti bugün Büyük Millet Meclisi’nde Gazi
Hazretlerinin
alaturka musiki hakkındaki irşadlarından ilham alarak bu akşamdan
itibaren radyo
programlarından alaturka musikinin tamamen kaldırılmasını ve
yalnız garb
tekniğiyle bestelenmiş, motifleri milli musiki parçalarımızın, garb
tekniğine vakıf
sanatkarlar tarafından çalınmasını alakadarlara
bildirmiştir.”
(Haber, 3.11.1934; Aktaran: Yarman 2010, s.13).